Anne karnındaki bir insan sureti ya da secdeye varmış, acizlik makamında bir kul silüeti: Vav... Çileyle yoğrulmuş bir kulun edeple eğilişi, alnını seccadeye sabitleyişi, sıfır olup sonsuzluğa uzanışı... Hepsi "vav" ismiyle müsemma! Vav, adı söylenmeye bile çekinilen bir gizli sır, bir ağır emanet gibi kalpte saklanmış. Kalbe hayat veren müstesna sevgilinin sembolüne dönüşmüş, kâinatın ta ilk gününde. Allah'ın (cc) Vahid ismini, birliğini ve benzersizliğini, temsil etme görevini üstlenmiş. Ve Rabb'in kudretiyle yarattığı kâinatın yerini tutmak...
Devamı...
Türk hat Sanatı denilince, Türklerin İslamiyeti kabul edişlerinden sonra okuma yazma vasıtası olarak seçtikleri Arap asıllı harflerle vücuda getirilen sanat yazıları anlaşılır. Ancak şunu hemen belirtelim ki Arap ha
Genel Bilgiler
Hazret-i Muhammed’den (s.a.v), Kuran-ı Kerim’in toplanmasından sonra, İslam dininin bilime verdiği özel önemin etkisiyle, çok sayıda katip yetişmiş, yazı da doğal olarak büyük gelişme göstererek önemli bir sanat kolu olmuştur. Hat Sanatı, Yüzyıllar boyunca çeşitli aşamalardan geçmiş, hattatlarının etkisinde...
Devamı...
Âlimleri irfan sahibi eden, üç harf ile beş noktadır.(aşk)
Mü’minleri duhulü cennet eyleyen, beş harf ile üç noktadır. (imân)
Hat Sanatı Üzerine ..
Yazı insanların duygu ve düşüncelerini, geçmişte kazandıkları birikimlerini gelecek kuşaklara aktarmak için kullanılan en mükemmel bir araçtır. İnsanlık tarihinde gelişmiş büyük medeniyetler devredilen ilim ve kültür mirasının üzerinde yükselir.
Her uygarlığın dayandığı bir yazı dili vardır. Geniş bir coğrafyaya sahip olan İslâm uygarlığının yazı dili ise Arapça’dır.(1)Arapça...
Devamı...
Sultan Abdülhamîd Han'ın sîmâsında Osmanlı hânedânına mahsûs olan alâmetler iyice fark ve müşâhede olunurdu. Nitekim Bellini tarafından yapılan Fâtih Sultan Mehmed Han portresine bakınca Sultan Abdülhamîd Han'ın dedesine benzeyen yüz hatları açıkça görülür.
Sultan Abdülhamîd Han gayet nâzik, yürüyüşü tabii ve pek vakarlı idi. Her hâlinde bir fevkalâdelik vardı. Sadeliği ve intizamı severdi.
Meşguliyetlerini hiç aksatmadan devam ettirirdi. Hatta Selanik'e sürgün edildiği günün ertesinde Yıldız Sarayı'ndaki saatçilik ve marangozluk âlet...
Devamı...
Bildiğimiz gibi İslami Hat Sanatında icazet usulü vardır. Yani, usta - çırak ilişkisi ile başlayıp devam eden uzun yıllar sonrasında, hocası talebesinin yazıdaki yeterlilik durumuna göre bir çeşit “bundan sonra sen bu hat sanatını icra edebilir ve öğretebilirsin” demesidir. Latin hattında yani kaligrafi Sanatında ise icazet uygulanmamaktadır. 1928 yılında Harf İnkılabının olması ve bu sanatın memleketimizde yeni yeni bir tanınıyor olmasını düşünürsek bu çok doğaldır.
Bugün Latin alfabesi yani Kaligrafi ile yazılıp takdim edilen katılım belgeleri...
Devamı...