26-KALEMİN SIĞINAĞI KALEMDAN VE DİVİT… KALİGRAFİ İÇİN….
Bu kamış kalemlerin hali ile mahfazası ve sığınağı var: Divitler yada kalemdanlar. Uçları pek hassas olduğundan ve esasında bizzat kalemin en önemli kısmı olduğundan kalemlerin korunması da onları kullananlar için kalemin varlığı kadar önemlidir. Esas olan korunamayan zarar görür ve kaybolur.
İşte divit için de bu sığınaklardan biri dedik. Aslı “devat” olan bu sözcük Türkçe dilinde kazanmış divit biçimini. Eskiden belde taşınan, gümüşten ve madenden yapılan bir çeşit yazı takımı demek. Baş tarafında hokka bulunur ve 20-25 cm kadar uzun olan sap tarafı ise kalemlik vazifesi görürdü. Bazı divitlerde hokka kısmının alt kısmında yer alan çengele, kalemin ucunu açarken kalemin üzerine konulan makta denen bir alet de takılırdı. Önceleri kaligrafi ve hat yazısı ile meşguliyeti olanlar bu takımı kuşaklarına sokup kaymasın diye de “divit şiltesi” denen bir kılıf içine koymak sureti ile yanlarında taşırdı. Günümüzde bile hala bu divitlerin geçmişten kalan örneklerini görmek mümkündür. Görenler anlarlar ki hepsi ayrı bir zarafettir…
Kalemin evi olan bir diğer sığınak ise kalemdanlar ya da farklı bir ismiyle “kubur”dur. Yine bu da divit gibi kalemin muhafaza edilmesi için kalemlik de adlandırabileceğimiz bir başka alet. Ekrem Hakkı Ayverdi ‘nin söylediği gibi bunlar farklı ebat ve şekilde, farklı materyal ile yapılır ve incelikle itinalı bir biçimde sanat eseri olarak işlenirdi. “Kubur” ise bunların yuvarlak olanına denirdi…
KALİGRAFİ ‘NİN GÖZDESİ,,,KAMIŞ İŞTE BÖYLE BİR KALEMDİR
Kamışa uygulanan bu işlemlerden sonra sıra kalemin açılmasına geliyor. Gayet teknik bir ameliye olan bu safhayı gelin birlikte okuyalım: “Yeni açılacak kalemin boğum yeri, bir parmak altından, kalemtıraş ile kesilip çıkartılır. Eğer bu yapılmazsa kalem şakkı düz olmaz, eğri gidebilir. Sonra kalem, sol elin içine [dik bir vaziyette] yatırılarak orta boşluğu ve cidarı badem biçiminde görünene dek yukarıdan aşağıya meyilli olarak kesilir… [Ardından] alttaki sivrilik tıraş edilip inceltilir. Dil gibi uzadığı için kalem dili denilen bu yassı kısmın iki kenarı, kalem ağzının ne kadar genişlikte olması İsteniyorsa, ona göre alınır. Bu alınış iki taraftan aynı miktarda olmazsa kalem biçimsiz görünür. Sırça denilen ve kalemin dışını saran renkli parlak kısım mürekkebi tutmayacağı için, bunu sağlamak üzere, sadece ağız kısmından bir parça kalemtıraş yardımıyla giderilir. Kalemin dil ve ağız kısımları aynı genişlikte bırakıldığı gibi, ağız kısmı daha genişçe olabilir. Böylesine çakşırlı kalem denir.” Kalem iktibas yaptığımız yazıda anlatıldığı şekilde açıldıktan sonra ağız kısmı birkaç santimetre çatlatılarak ya da çıtlatılarak iki yakaya ayrılır. Buna da “sakk-ı kalem” derler. İşte kalemin uç kısmında böylece oluşturulan çatlak, bir depo vazifesi görür. Zira bu çatlağa mürekkep dolar ve yazı yazarken derviş, o mürekkep aşağı doğru devamlı akar. Şakkedilerek ikiye ayrılan uç kısmının her bir yakasına ayrı ad verilmiş: Kullanırken yazana yakın olan tarafa ünsi (yakın); diğer tarafa da vahşi (uzak) derlermiş.
Kaligrafi Evi – İstanbul Güzel Yazı Merkezi