23-KALİGRAFİ İLE YAZMAK… TARİHİ VEYA KALEMİN MACERASI
Her şeyden önce kalemin faziletine, Nefes zade İbrahim Efendinin ifadesi ile, ( kendisinin üzerine yemin buyrulması ) yeter bir sebeptir.
Kalem bugün belki on binlerce insanın rızık kapısı. ( Kaligrafi, hat, güzel yazı gibi… ) klavye onun makamını işgal etmiş olsa bile onu da bir kalem saymak gerek; biri hakiki öteki hayali kâğıda bir şeyler yazar ve çizer. Fakat esas olan kalemi, sözde kaleme ( klavye ) daima tercih etmek… Mesele bu. Çünkü kaleme bütün bir mazi vermiş sırrını; klavye bir nevi- türedi ! Mektup kâğıdına dokunabiliyor, yazarken ( kaligrafi esnasında ) elimiz ve kolumuzla ona temas edip içimizde duygu namına ne varsa ona aktarabiliyoruz.
Klavye öyle mi? Klavye parmaklarımızdan sızan ateşi, yüreğimizden taşan sevgiyi kâğıda yansıtabilmekten, malesef, çok uzak. Kağıt ve hokkayla daimi bir alışveriş içindedir kalem. Doğrucu bir esnaf gibi ne alırsa hokkadan kâğıda onu verir. Durmadan yazar; gece gündüz günahına tevbe eden bir derviş gibi ağlar, ağlar ve durmadan ağlar… Bütün işlerin kıvamı ve mülkün devamı iki şeyle mümkündür: biri kalem, diğeri kılıç. Fakat her halükarda ilki ikincisinden daha değerli. Kılıcın girdiği yere kalem girmediyse kılıcın fethi kesiktir; noksandır! Kalem insanın öğrenme macerasının da başıdır; çünkü insana kalemle ( yazı- kaligrafi ) talim edilmiştir. Kalem olmadan ilim olmaz. Kalemle yapılacak kayıt insanın öğrenme fiilinin ayrılmaz bir parçası. Zira hepimiz biliyoruz ki, ” Hafıza- i beşer, nisyan ile maluldür.”
Kaligrafi Evi – İstanbul Güzel Yazı Merkezi